Birinci Cihan Harbi sonunda tarihten silinmek istenen Türk Milleti, Müslümanlığıyla var olduğunu İstiklâl Harbi ile tescil ettirdi. Varlığını İstiklâl Marşı’na borçlu olan bir milletin tarihten silinme çabalarının devamı olarak bir Türkçülük ve Türkçü geçinenlerin sahiplendiği bir tarih anlayışı Cumhuriyet’ten sonra benimsendi. Doğrudan İstiklâl Marşımızı hedef alan, yani İstiklâl Marşı’nın bize söylediği “kahraman ırkı” tarihten silmek üzere şekillendirilen bir tarih dünya sistemi tarafından dayatıldı. Menşeini İslâm’da değil de Orta Asya’da arayan insanların gülünç bir şekilde Türk’ü tebcil etmeye çalışması ve bunu yeni bir millet inşa etme gayreti diye insanlara kakalamak istemeleri “kahraman ırka” karşı açılan bir savaştı. Tarih tezinin müdafaasını ve muhalefetini yapanların da “kahraman ırk” gibi bir dertleri yoktu. “Kahraman ırkın” kâfirle çatışan Müslümanlardan ibaret olduğunu anlayacak ahlâkta olmayan insanların İstiklâl Marşı’na itiraz etmeleri, kafatası ölçüleriyle tanınan bir ırkın gâvurlar tarafından bize dayatılması sebebiyledir. “Türk Türkiye’yi, Türkiye Türk’ü yaptı” hakikatini inkâr edenlerin icat ettiği, İslâm’dan ayrı bir Türklük Yahudi menfaatlerine hizmet etmekten başka bir şey değildir. Yaşadığımız topraklar, dârü’l-İslâm olduktan sonra Türklerin vatanı oldu. Türklerin imanları sebebiyle sahip oldukları topraklar, Orta Asya’dan gelen göçebelerin bir uğrak yeri veya kolonisi değil, İslâm’ın sancaktarlığını üstlenen kahraman ırkın kâfirlerden kaçırarak edindiği vatandır.
Seyfullah Köksal, “Türk Tarih Tezi”, Çelim Çalım, sayı 18, s. 31