AYIN ON DÖRDÜ
Bizim takvimimiz ayın hallerini esas alır. Hilali gördüğümüzde yeni bir ay başlar ve yeni hilalle birlikte bitmiş olur. Böylece Hıristiyan takviminde olduğu gibi senenin herhangi bir ayında geçen senenin aynı ayında yaşadığımız mevsimi yaşamayız yahut o mevsimin aynı yerinde olmayız, mevsimler aylarımızı dolaşır. İnsan olarak yaradılışımıza yaraşan da bu değil mi? Belki bu soruyu kullandığımız kelimelere bakarak cevaplayabiliriz. “Ay” diyoruz gökteki ayı kast ederken de takvimdeki ayı kastederken de. Benzer şekilde birçok lisanda gökyüzündeki ayla zamanımızı bildiren ay ya aynı kelime ile ya da aynı kökten gelen kelimelerle ifade edilir. Mesela Farsça’da // hem şehr manasında ay hem de kamer manasında ay demektir. İngilizcede month // zaman dilimi olan ayı, moon // da gökteki ayı ifade eder. Bu ikisi aynı kökten gelmektedir çünkü month da aslen anlamı itibariyle bir hilalden diğer hilale kadar geçen süreyi yani “moon”un ilk görünmesinden kaybolmasına kadar geçen süreyi karşılayan kelimedir. İngilizcedeki bu iki kelimeyle aynı köklere sahip Monat // ve Mond // kelimeleri Almancada, måned // ve måne // Dancada, maand // ve maan // Felemenkçede, månad // ve måne // İsveççede sırasıyla zaman dilimi olan ayı ve gökteki ayı ifade eder. Çincede karakteri zaman dilimi olarak ay demekken, bunun yanına “parlak” manasına gelen yazdığınızda gökyüzündeki ay manasında ay yazmış oluyorsunuz: //. Japoncada ise iki ay da aynı kelime ile ifade ediliyor: //. Bunlar gibi daha birçok dilde bu böyledir. Demek ki gökteki ayla zaman dilimi olan ayın bir alakası var. Fakat güneşin esas alındığı Hıristiyan takviminde bu alaka yok edilmiş. Ve hatta Avrupalı gavurlar Hıristiyanlıktan da önce Roma Takvimi’yle ay esasını tahrif etmiş ve Jülyen reformuyla da takvimi mevsimlere daha da uydurmaya çalışmışlar. Bu uydurma son halini bugün de tedavülde olan ve ancak dört yılda bir Şubat ayına bir gün eklemek suretiyle ilerleyebilen Gregoryen Takvimi’yle almıştır. Böylece her sene mevsimler aylara göre yer değiştirmiyor. Bu, gavurların yaşamak istediği hayata tam uyan bir şey. Ay takvimini esas alan birçok kültürde dahi insanlar on iki ayın sonuna bir ay ekleyerek ay ve güneş yılı arasındaki farkı kapatmaya çalışmışlar. Cahiliye devrinde müşrikler de haram ayları ertelemek ve hac zamanının mevsimleri dolaşmaması için muhtelif rivayetlere göre bir, iki veya üç yılda bir yılın sonuna bir ay ekleyerek seneyi on üç aya tamamlıyorlardı. Fakat Tevbe sûresi 36’ncı ve 37’nci ayetlerden öğreniyoruz ki bu uygulama kafirlikte ileri gitmektir ve Allah’ın haram kıldığını helal kılmaktır.