GAZİANTEP ŞUBE BAŞKANI MEHMET KENDİRCİ: Değerli basın mensubu arkadaşlarımız! Toplantıya göstermiş olduğunuz ilgiden dolayı hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Hepinizin bildiği, İslâm tarihinden bir olayı anlatmakla sözlerime başlamak istiyorum: Uhut Savaşı’nda Peygamber Efendimiz bir tepeye elli okçu yerleştiriyor. Her ne sebeple olursa olsun o tepeyi terk etmemelerini istiyor. Fakat savaşın kazanıldığını sanan ve ganimet derdine düşen okçuların büyük bir kısmı o tepeyi terk ediyor. Bunu gören Halit Bin Velid ve arkadaşları (ki o zaman Müslüman değildi) affetmiyor. Bizler, İstiklâl Marşı Derneği’nin Gaziantep’teki üyeleri olarak terk edilmemesi gereken tepeyi terk etmeyeceğimizi ispatlamak için ve “acaba bunlar bu tepeyi ne zaman terk ederler” diye fırsat kollayan gâvurların hevesini kursaklarında bırakmak için İstiklâl Marşı Derneği’nin Gaziantep Şubesi’ni açıyoruz. Allah yar ve yardımcımız olsun diyerek sözü genel başkanımız şair İsmet Özel’e bırakıyorum.
GENEL BAŞKAN İSMET ÖZEL: Amin. Değerli Basın mensupları! İstiklâl Marşı Derneği Gaziantep Şubesi Başkanı Mehmet Kendirci’nin her zaman yaptığı konuşmaların bir örneğini görmüş olmaktan çok memnunum. Yani İstiklâl Marşı Derneği’nin amacı konusunda Mehmet Kendirci, başından beri en isabetli tespitleri yaptı. O bakımdan da şubemizin bir önemi var. Çünkü İstiklâl Marşı Derneği, İstiklâl Marşı’nın kabul edilmesinin akabinde rafa kaldırılmış olmasına bir tepki olarak kuruldu. İstiklâl Marşı Derneği bu bakımdan reaksiyoner bir dernek. Bir aksiyon var; o aksiyon, İstiklâl Marşı’nın rafa kaldırılması, dondurulması ve o dondurulmuş haliyle tebcil edilmesidir. Biz bunun böyle olmasını reddettiğimiz için bundan bir buçuk sene önce İstiklâl Marşı Derneği’ni kurduk. Bu biraz önce Mehmet Kendirci’nin dediği gibi yapılmaması gereken bir şeyi yapanlara tepki idi ve hâlâ öyledir. O bakımdan Gaziantep şubemizi açmakla sadece iftihar etmiyoruz, aynı zamanda bundan bir güven duyuyoruz. Yani biz terk edilmemesi gereken nöbet yerine talip insanlar olarak İstiklâl Marşı Derneği’nin üyesiyiz. Terk edilmemesi gereken yer; doğrudan doğruya istiklâlin kendisidir. Yani Allah bize bir istiklâl bahşetti. Ve biz geçen bu seksen küsur sene buyunca bu istiklâlin kıymetinin bilinmemesinin sıkıntısını çekiyoruz, derdini çekiyoruz, eziyetini çekiyoruz. Biz bu eziyetten kurtulma yolunun İstiklâl Marşı’nın hayatımızda ki yerini almasıyla mümkün olacağını düşünüyoruz. Bu iş içinde “bir yerde durmanın” çok önemli olduğunu düşünüyoruz. İnsanlar ‘dünya şartlarının gereğidir’ diye bir mazeretle bir takım işler yapıyorlar. Bu yapılan işlerin birisi ikisi değil tamamı Türk İstiklâline (en hafif tabirle) uymayan işlerdir. İstiklâl Marşı Derneği’nin kuruluş zamanı da bir bakıma manidardır; bunun da anlaşılması gerekir. Çünkü Türk varlığının tehdit altında olduğu bir zamanda İstiklâl Marşı doğdu. İstiklâl Marşı Derneği de bu tehdidin üstünün örtülmeye çalışıldığı bir zamanda doğdu. Dolayısıyla biz bu aldatmacaların da fark edilmesine yarayan bir iş yapmayı düşünüyoruz. O bakımdan, İstiklâl Marşı Derneği olarak bu bir “ileri adım” sayılmalıdır. Bizim Gaziantep Şubesi açıyor olmamız; Türk istiklâline yönelmiş tehditlerin reddedilmesi, o tehditlerin üzerinin örtülmesi karşısında “bizim isyanımız” istikametinde ileri bir adım. Zaten bu bir basın toplantısı olduğu için ben nutuk çekmeye niyetli değilim. Eğer gazeteci arkadaşların soruları varsa onların sordukları doğrultusunda bir şeylerin açıklanmasına yardımcı olalım. Var mı? … Gazeteci arkadaşlar fotoğraf çekmeye gelmişler, onlar soru sormak istemiyorlar. Ama biz, onların sormadıkları soruları da cevaplandırabiliriz. (Gülüşmeler) Muhabir: Geçtiğimiz yıl Gaziantep’te İstiklâl Marşı krizi yaşanmıştı… Nasıl değerlendiriyorsunuz böyle bir toplantıda İstiklâl Marşı’nın okunmamasını? İsmet ÖZEL: İstiklâl Marşı okunmamış mıydı Gaziantep’teki bir toplantıda? Şimdi bu tabiî ki güzel bir soru oldu. Biz İstiklâl Marşı’nın hayatımızda yön tayin edici bir metin olmasını savunuyoruz. İstiklâl Marşı’nın bir tören dekoru olması bizim için can sıkıcı bir şey. Yani birileri İstiklâl Marşı’na karşı çıkarak da İstiklâl Marşı’nın etkisiz kılınmasına hizmet edebilirler. Yani biz İstiklâl Marşı’nın söylendiği zaman hazır olda durulan bir şey olmaktan ötede bir şey olduğuna inanıyoruz. İstiklâl Marşı’nın okunmasına itiraz edenlerin niyetleri elbette araştırılmalı, fark edilmeli, su yüzüne çıkartılmalıdır. Bizim meselemiz İstiklâl Marşı’na karşılıksız bir saygının muhafaza edilmesi değil. Yani bir put olarak, bir fetiş olarak İstiklâl Marşı ile bağ kurmuyoruz. Bu çok önemli bir şey, bunun anlaşılması lazım. Çok daha önemlisi İstiklâl Marşı’nın resmi müdafaası bizim programımızın bir parçası değil. Bugün Türkiye Cumhuriyeti anayasasında İstiklâl Marşı’nın bir yeri var. Dördüncü maddede; Türkiye Cumhuriyeti’nin milli marşının İstiklâl Marşı olduğu yazılıdır. Bu bazı çevrelerin İstiklâl Marşı’nı saygı konusu yapmama halinde bir şeyler kaybetme telaşından doğmuş bir şeydir. Bizim bu telaşla bir irtibatımız yok. İstiklâl Marşı 1921 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna giden yolda, 1. Meclis tarafından kabul edilmiş bir metindir. Biz bu farkın anlaşılmasını istiyoruz. İstiklâl Marşı’nın şairi 2. Mecliste yer almamaktadır. Buna da dikkat çekmek isabetli olur diye düşünüyoruz. İstiklâl Marşı’nın bize neyi taşıdığı, bize neyi ikram ettiği konusunu resmi yaklaşımdan öğrenemeyiz. Muhabir: Anladığım kadarıyla Türk istiklâlinin simgesi olarak İstiklâl Marşı’nı görüyorsunuz, ön plana çıkarıyorsunuz. Çeşitli tehditler olduğunu söylediniz, bu tehditler nelerdir ve tepki gösterdiğinizi söylediniz, o nasıl tepkidir? İsmet ÖZEL: Şimdi İstiklâl Marşı mısralarından birinde; “Verme dünyaları aslanda bu cennet vatanı” deniyor. Eğer Türkiye’de yaşayıp da “Türk topraklarının bütünlüğünün tehdit altında olmadığını” düşünen bir insan varsa bu; ahmaktır. Yani bugün miladi 2008 yılında “Türk topraklarının tehdit altında olmadığını” söylemek bu tehdidin üstünü örtmeye çalışmaktır. O yüzden İstiklâl Marşı bunun böyle bir şey olduğunu bize hatırlatıyor. Bizde İstiklâl Marşı’nın öne çıkarılmasını savunarak bunu başkalarına hatırlatıyoruz. Bu sorunun sahibi olarak siz Türkiye Cumhuriyeti’nin milli varlığının tehdit altında olmadığı kanaatinde misiniz? Muhabir: Hayır. Zaten her zaman tehdit altındadır. Coğrafi konumumuz… Her zaman tehdit altında olmuşuzdur. Bu bir gerçektir zaten… İsmet ÖZEL: Şimdi Boutros Ghali Birleşmiş Milletler genel sekreteri olarak Habitat toplantısı dolayısıyla Türkiye’ye geldiğinde “Federal Türkiye Cumhuriyeti” diye bir ifade kullandı. Bu bir dil sürçmesi idiyse buna diyecek bir şey yok. Yani böyle dili sürçen bir adam Birleşmiş Milletler genel sekreteri olabiliyor demek ki. Ama değilse eğer, o zaman Türkiye’de bir şeylerin pişirildiğini anlamamak ya ihanet ortaklığıdır yahut biraz önce kullandığım kelimeyi tekrar edeyim; ahmaklığın hasıdır. Yani bir takım hainler tabiî ki böyle bir şey olmadığını söyleyerek işlerini yürütüyorlar. Bu tıpkı zam yapmayacağım deyip halkı oyalayan hükümetlere benziyor. Mehmet ÇOBAN: Gaflet ihaneti doğuruyor. İsmet ÖZEL: Evet. Ben önceden Türkiye’de yaşayan insanları gafiller ve hainler diye ikiye ayırırdım. Şimdi sizinde dediğiniz gibi bu ayrımın manasız olduğunu düşünüyorum. Bir insan ne kadar gafilse o kadar hain; ne kadar hainse o kadar da gafil. Mehmet ÇOBAN: Ana rahmindeki cenin... İsmet ÖZEL: Türkiye’de yaşamak bir yükü kabullenmek demektir. “Böyle bir yük yok” diye düşünüyorsa bazı insanlar, üzerimde “Türkiye’de yaşamaktan dolayı bir yük hissetmiyorum” diyorsa o zaman Türkiye aleyhinde bir şeylerin peşinde demektir. Türkiye’de hepimiz bir yükümlülük altındayız. “Yok böyle bir yükümlülüğüm” diyorsa insanlar, demek ki Türkiye’nin kötüden betere gitmesinden istifade ediyor demektir. Böyle bir şey. İstiklâl Marşı bize “o zaman” dediği bir zamanı işaret ediyor. Yani bin secde edecek ya taşı; biz “o zamana” doğru yükümlüyüz. “O zaman dolayısıyla bir yük altındayız. Başka soru yok herhalde. Var, basın mensubu musunuz? Değil, ama basın mensupları sizden istifade edecektir. Adınızı söyleyin hiç olmazsa. Reşit Güngör KALKAN: Türkiye’de açılan her İstiklâl Marşı Derneği şubesinin Amerika’nın özelde Türkiye genelde Ortadoğu üzerinde projelerini sekteye uğrattığını düşünebilir miyiz, söyleyebilir miyiz? İsmet ÖZEL: Sekteye uğrattığını değil iptal ettiğini söylememiz lazım. Biz Türkiye aleyhinde ki faaliyetlerin geciktirilmesiyle uğraşmıyoruz. Türkiye aleyhinde ki faaliyetleri hükümsüz kılıyor, iptal ve ilga ediyoruz. Yani Türkiye aleyhinde yapılacak şeyler bizim varlığımız sebebiyle gecikmiyor; bizim varlığımız sebebiyle imkânsız hale geliyor. Reşit Güngör KALKAN: Bu anlamda İstiklâl Marşı Derneği’ne Türkiye için son şans diyebilirmiyiz? İsmet ÖZEL: Biz bunu kurulduğumuz günden beri söylüyoruz: İstiklâl Marşı’nda zikredilen son ocak biziz. Mehmet KENDİRCİ: Katıldığınız için hepinize teşekkür ediyoruz. Ayaklarınıza sağlık.
6 Mayıs 2009, Gaziantep