İstiklâl Marşı Derneği’nce düzenlenen Tartışmalı Konferansların ikincisi “Modernlik ve Türklük” başlığı altında 4 Eylül 2010 günü Ankara'da gerçekleştirildi.
MODERNLİK VE TÜRKLÜK
İstiklâl Marşı'nın orijinal bestesiyle okunmasıyla başlayan toplantının açılış konuşmasını yapan Sedat AKYÜZ, marşımızın bu şekilde okunuşunun bir dönüm noktası olacağına inandığını beyan ederek, modernliğin hayatın her alanında ayrımlar tesis ederek etkinlik gösterdiğini Türklüğün ise birleştirici ve netlik sağlayıcı bir tutumu bünyesinde taşıdığını ifade etti.
Konuşmasına Eleanor Roosevelt'in “Nobody can make you feel inferior without your permission” (Kendi müsaadeniz olmaksızın kimse size kendinizi aşağı hissettiremez) sözünü hatırlatarak başlayan İstiklâl Marşı Derneği Genel Başkanı İsmet ÖZEL, Türk Milleti'nin 12 Eylül 2010 tarihinde gerçekleştirilmesi planlanan referanduma olan kayıtsızlığının, Türk Milleti'ne referandum uygulayanların hiçbir güçleri olmadığını gösterebileceğini beyan etti.
Referandumla alakalı basın toplantısında sarf ettiği “Gavurla mukatele ettik, gavur bize mübadele uyguladı, şimdi aynı gavur referandum yapıyor” ifadesini hatırlatan Genel Başkan İsmet ÖZEL, sadece Musul ve Kerkük’ün değil, Bulgaristan’ın büyük bir kısmı ile Selanik de dâhil olmak üzere Batı Trakya’nın da Misak-ı Millî sınırları içerisinde olduğuna işaret ederek, mübadelenin zaten Misak-ı Milli içerisindeki yerler arasında yapıldığına dikkat çekti.
İsmet ÖZEL asıl meselenin, yaşadığımız yerde Türk olarak kafire karşı sözümüzün geçip geçmediği meselesi olduğunu belirterek, Türkiye'nin, Türk Milleti'nin Mekke'yi ve Medine'yi müdafaa edememiş olmanın acısıyla elde tutabildiği vatan olduğunu, referandumun hedefine ulaşmasının ise Türk olarak Türkiye'de sözümüzün geçmemesi anlamına geleceğini vurguladı. Bu çerçevede İstiklâl Marşı Derneği'nin referandumla alakalı düzenlemiş olduğu 14 Ağustos tarihli basın toplantısında dile getirilen “Kirli Evet, Kirli Hayır, Kirli Boykot” ifadesinin yerinde bir tavır olduğunu söyleyen ÖZEL, bizzat kendisi bir musibet olan referandumun propagandası yapanların kirli ve pis bir iş yaptıklarının bilincinde olduklarını kaydetti.
Genel Başkan İsmet ÖZEL, modernliğin ve Türklüğün birer fikir olmayıp, birer vakıa olarak mevcudiyet kazandıklarını, bunları tam olarak izah edemesek bile bunların ikisini de hissetmeden yaşayamadığımızı, ikisinin de bize kendini birer vakıa olarak kabul ettirmiş bulunduğu ifade etti. Modernliğin ve Türklüğün birini anlamadan diğerini de anlamayacağımızı, birini izah etmeden diğerini de izah edemeyeceğimizi sözlerine ilave eden İsmet ÖZEL, modern, modernizm, modernite ve modernleşme kavramları arasındaki farklılığa da işaret ederek, modernleşmenin İkinci Osman saltanatıyla birlikte, bize yarayan şeylerin terk edilmesi, bize yaramayan şeylere ise meriyet kazandırılması meselesi olduğunu ifade etti.
Modernliğin anti Türk bir hadise olarak doğduğuna, İstanbul'un fethinden sonra Avrupalıların, Türklerin gösterdiği parlaklık karşısında neler yapılabileceği konusunda ortaya koydukları çabaların Rönesans ismini almasının sonraki asırlarda yapılan bir isimlendirmeden ibaret olduğuna dikkat çeken İsmet ÖZEL, geleneksel ile modern arasındaki gerilimin Batı dünyasına ait bir mesele olduğunu da vurguladı.
Genel Başkan İsmet ÖZEL, Türklükten ve Türkiye’den bahsetmenin dünyayı baskısı altında tutan hükümranlıktan kurtulma imkânını dile getirmek olduğunu, Türk Milleti’nin en kötü şartlarda en iyisini elde etmiş bir millet olduğunu ifade ederek konuşmasının başında yaptığı alıntıyı hatırlattı ve Türk Milleti’nin kendini aşağı durumda hissettirmeye müsaade etmeyeceğini beyan etti. Türkiye'nin komşularıyla sıfır sorunlu olması programıyla iktidarını yürütenlerin iktidarlarını Türkiye'nin yok olması pahasına elde tuttuklarına işaret eden İsmet ÖZEL, İstiklâl Marşı Derneği'nin Türkiye'nin sınırlarının değişmesi konusunda hiçbir kafire rahat vermeyeceğini beyan ederek konuşmasını tamamladı. Tartışmalı konferansa katılan konuşmacılar arasında ilk sırayı alan Adem YILDIRIM, modernlikle ilgili olarak yazılıp çizilmekte olan şeylerin, modernliğin ve Türklüğün hakikatini örtmeye yönelik şeyler olduğu hususuna temas etti. Durmuş KÜÇÜKŞAKALAK, İstiklâl Marşı'nın, garbın afakını kendi ufkumuz sanma aymazlığını bertaraf eden esasları ihtiva ettiğine işaret ederek modernliğin ve Türklüğün birbirini etki altına alan bir zıtlığı taşıdığını ifade etti. Mustafa ÖZKÖYLÜ, konuşmasında Türklerin yaptıkları işleri yalnızca Allah için yapan kimseler olduğuna işaret ederek; modernliğin bir yeniliği değil, eskiten, bozan, çürüten bir işlevi taşıdığını dile getirdi. Cafer BERÇİN, modernlik ve Türklük arasında bugüne kadar gelen zıtlaşmanın, asıl olanın kim olduğu ve ana gövdeyi kimin temsil ettiği hususundaki kavga olduğuna dikkat çeken bir konuşma yaptı. Mehmet KENDİRCİ, modernizmin hayatı doğum ile ölüm arasına sıkıştıran bir dünyevileşme anlayışını etkinleştirdiğine işaret ederek, Müslüman hayatının üstün vasıflarını tebarüz ettirecek örnekler verdi. Murat URAL, Türklüğün, bariz vasfı helal ile haram arasındaki çizgiyi bulanıklaştırmak olan modernliğe karşı bir tavır olarak tebarüz ettiğini; modernliğin ise Tanzimat'tan bugünkü Anayasa referandumuna gelene dek Türk'süz bir İslam, İslam'sız bir Türk tesis etmeye matuf faaliyet gösterdiğini vurguladı. Sezgin CEYLAN, modernliğin insan fıtratına olan zıtlığına işaret ederek modern insanın kendi benliğini ilahlaştıran bir insan tipi olduğunu, bu bakımdan modernliğe karşı söylenebilecek tek sözün ancak Türklüğe ait olduğunu ifade etti. Toplantı dinleyicilerin tevcih ettiği soruların cevaplandırılmasıyla birlikte sona erdi.