İstiklâl Marşı Derneği’nce tertip edilen Tartışmalı Konferanslarının beşincisi, “Düşünen Hindi Hatrımızı Papağana Sordurur” başlığı altında 19.02.2011 Cumartesi günü Ankara'da yapıldı. İstiklâl Marşı’nın aslî bestesiyle okunmasıyla başlayan toplantıda İstanbul Şube Başkanı Sedat AKYÜZ, Muhammed Suresi’ne atıfla, ancak mü’minlerin amellerinin hayırlı olduğuna, kâfirlerin ise ne yaparlarsa yapsınlar amellerinin batıl olduğuna temas eden bir açılış konuşması yaptı.
İstiklâl Marşı Derneği Genel Başkanı İsmet Özel konuşmasında, İstiklal Marşı’nın, İstiklâl Harbi’ni merkeze alan bir Türk Tarihi denemesi olarak görülebileceğine işaret ederek, insanın ulvî ile süflî arasında, duaya konu olabilecek, duayı taşıyabilecek bir ünsiyet kurduğu takdirde insan olabildiğini hatırlattı. Bu manada, “Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda, / Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda” duasında işaret edilen asıl vatanımızın Kâlübelâ olduğunu söyleyen İsmet Özel, Mekke ve Medine’yi müdafaa etmesi yasaklanmış bir millet olarak Türkiye’ye sahip olduğumuzu ifade etti. Genel Başkan İsmet Özel, Türk Milleti’nin genetik veya kültürel bir esası olmadığını, yukarıda zikredilen mısraları beyan edenlerin Türk Milleti’ni meydana getirdiğini vurguladı ve “Bu manada Mehmet Akif Arnavut değil; has, içine hiçbir şey karışmamış bir Türk’tür” dedi.
HAKİKATİ GÖSTEREREK ALDATIYORLAR
Toplantının başlığının mülhem olduğu meşhur Nasreddin Hoca nüktesini nakleden Genel Başkan İsmet Özel, papağanın konuştuğunu iddia etmenin, insanın manasız ve yalan konuşmasına da “konuşma” demeyi gerektirdiğini söyledi. Düşünen hindilerin, hatrımızı papağana nasıl sordurduğunun ise hakikati göstererek bizi aldatanlara dikkat edildiğinde fark edilebileceğini izah etti. Bu meyanda, Tanzimat’la birlikte ortadan kalkan klasik Osmanlı düzeninin İslâmî olmamasına rağmen, devletin İslâm’la muaheze edilebildiğini hatırlatarak, devletin de kendi aleyhinde cereyan eden hadiselere İslâmî gerekçelerle yani hakikati göstererek karşı koyabildiğini ifade etti.
TÜRKİYE’DE HİNDİ GİBİ DÜŞÜNÜLÜYOR, PAPAĞAN GİBİ KONUŞULUYOR
Tanzimat Fermanı’nın ilânından bu yana okullarımızda, kendi bünyemiz dışında toplanan bilgilerin, doğru bilgilermiş gibi öğretildiğini ifade eden Genel Başkan İsmet Özel, her Avrupalının kendi çocuğuna Türklerin baskısını nasıl etkisiz bıraktıklarını öğretirken, bizim de çocuklarımıza Avrupalılar ve Amerikalıların bizim millet vasfımızı nasıl tasfiye ettiklerini öğrettiğimizi söyledi. Bu münasebetler zincirinde 1945’in tarihte bir dönüm noktası olduğunu, savaş neticesinde ABD’nin değil, sultasını ABD’de kuran güçlerin bütün dünyaya hâkim olduklarını ifade eden İsmet Özel, dünya tarihinde daha önce hiç vuku bulmamış bir hadise olarak ilk defa savaşın galiplerinin zaferleriyle övünemediklerine işaret etti. Düşünen hindi olarak bütün gâvurların, hatrımızı papağana, yani içimizdeki gâvurlara sordurduğunu ifade eden İsmet Özel; 1945 yılı sonrasında bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de muteber düşünce biçiminin Egzistansiyalizm olduğunu belirtti. Camus’nün “İsyan ediyorum, o halde varız!” sözünden de öğrenilebileceği gibi, Batı Medeniyeti’nin meşruiyetini olduğu kadar mevcudiyetini de, ancak Batı Medeniyeti’ne başkaldırarak savunabildiğini söyledi.
Ancak Egzistansiyalizm’de ısrar edilmesi halinde Batı Medeniyeti’nin itibar kaybıyla yüzyüze gelmekle kalmayıp gelir kaybı tehlikesine de uğrayabileceği ihtimali anlaşılınca, Claude Lévi-Strauss’un yazdıklarından ve Jean Piaget’nin çalışmalarından güç alan Strüktüralizm’in önem kazanmaya başladığına dikkat çeken Genel Başkan İsmet Özel, her iki düşünce biçimiyle, bilhassa Marksizm’in devre dışı bırakılması imkânının elde edildiğini beyan etti. İsmet Özel, batılı değerlerin, batılı olarak eleştirilmesinin ancak insanların İslâm’dan haberdar edilmemeleri halinde kurulu düzen yanlılarının işlerine yarayabilecek bir şey olduğunu da sözlerine ekledi.
GÂVURUN AKLI OLSA MÜSLÜMAN OLURDU
Halk arasında söylenegelen “Gâvurun aklı olsa Müslüman olurdu” ifadesinin tarihi gerçeklikle irtibatına işaret eden Genel Başkan İsmet Özel, aklı olan gâvurların Müslüman olmalarıyla bu toprakların bizim vatanımız olabildiğini hatırlatarak, bunlar eliyle, aslında İslamî olmayan ancak gayrimüslim dünyayı geriletmek üzere cismaniyet kazanan bir düzenin kurulduğunu belirtti. İsmet Özel, bu düzenin geçerliliğini koruduğu dönem boyunca Türklerin herhangi bir milletin ordusuyla değil, yalnızca Haçlı ordusuyla, yani Hıristiyan dünyayla savaşmış olduğuna dikkat çekti. Osmanlı düzeninin aynı zamanda ırkçı bir düzen olduğuna da işaret eden İsmet Özel, bu düzenin hem Grek ve hem de Arap ırkına cephe aldığını, Arapların kendi iktidarlarını tehlikeye düşürebileceği endişesini taşıyan Osmanlı idaresinin, Bektâşi ocağına Arapların dâhil olamayacağı esasını getirerek, Hıristiyan Arap devşirmediğini, buna benzer bir durum olarak devlet tecrübesine sahip Greklerin de kitleler halinde Müslüman olmamaları yönünde tedbirler alındığına dikkat çekti. Aklı olan bazı gâvurların, kazançları için Müslüman olmuş bulunmaları dolayısıyla içlerindeki nifakı sürdürürken 1571’deki İnebahtı mağlubiyetiyle birlikte patronlarının değiştiğini fark ettiklerini dile getiren Genel Başkan İsmet Özel, onların gâvurluklarını devam ettirmelerinin acısını çektiğimizi beyan etti. İsmet Özel, içine düştüğümüz durum ile ilgili itikadî bir esasa da işaret ederek, Müslümanlığımızın, hiçbir şeyin yerine konulamayacağı bir değer olduğunu kavramamızın, Fâtiha Suresi’ni şeksiz şüphesiz benimsemekle, Allah’ın Din Günü’nün sahibi olduğunu kabul etmekle ve böylece her anımızın hesaba çekileceğini bilmekle mümkün olacağını ifade etti. Olup biten her şeyin ismimizin Türk mü, gâvur mu olduğuyla, yani Hesap Günü’nü kabul edip etmediğimiz ile alakalı olduğunu beyan etti.
TÜRKİYE’YE BÜTÜN KÖTÜLÜKLERİ TÜRK OLMAYANLAR YAPMIŞTIR
Türkiye’de tüm kötülüklerin gâvur köpekliğinden veya doğrudan doğruya gâvurluktan doğduğunu, dolayısıyla Türkiye’ye bütün kötülükleri Türk olmayanların yaptığını söyleyen İsmet Özel, Türklerin kırpılmamış, tenzilâta uğramamış Türklüklerini bilerek Türk olmayanlardan hesap sorması gerektiğini beyan etti. Müslüman olmayanların Türk olamayacağını bir kez daha vurgulayan İsmet Özel, bizim dinimizin, dilimizin ve milliyetimizin bu topraklarda netleştiğini beyan ederek şunları söyledi: “Türklük bir karakterdir, bir vasıftır, bir kavmin adı değildir. Kara derili bir Türk olur, mavi gözlü ve sarışın bir Türk olur. Türklük asla babanın, ananın dölüyle alakalı bir şey değildir. Türklük doğrudan doğruya senin kalbinle alakalı bir şeydir. Senin kalbin de Kâ’be’dir. Eğer Kâ’be’ye teveccüh etmediysen Türk olman imkânsızdır. Çünkü kalp Kâ’be’dir. Çünkü orayı İbrahim aleyhisselâm oğlu İsmail’le beraber yapmıştır. Kâ’be’den başka kalp yoktur. Onun için bütün gâvurlar kalpsizdir!”
Genel Başkan İsmet Özel, İstiklâl Harbi'yle gâvurların etkisiz hale getirildiğini ve Türklerin tarihten silinmeyeceğinin dünyaya açık şekilde gösterildiğini, 1923-1950 arasındaki tek parti yönetiminin varlığını Müslüman olmanın vazgeçilmez olduğunu kabul ederek devam ettirebildiğini beyan etti.
Pax-Americana şartlarında iktidar olan Demokrat Parti dönemiyle birlikte Türkiye Cumhuriyeti’ni de sona erdiren 27 Mayıs hareketinin ardından, millet olarak hayatiyetimizi devam ettirmek için bir yol aradığımızı beyan eden İsmet Özel, dünya sistemince kabul edilebilir bir yol olarak ortaya çıkan Sosyalizmin Türkiye’de solcu bilinen kalpazanlar eliyle tasfiye edildiğini anlattı. 1973’te Siyasal İslâm’ın yeni bir yol olarak, Türk Milletinin inisiyatif kabiliyetini köreltmek için devreye sokulduğunu ifade eden İsmet Özel, Müslümanlık satan siyasetçilerin milletin Hesap Günü endişesini yok ettiklerini söyledi. Hakikati gösterip, aldatmak üzere devreye sokulan Siyasal İslâm’ın papağan, onu söyletenin de düşünen hindi olduğunun fark edilmediğini söyleyen İsmet Özel, İstiklâl Marşı Derneği’nin Türkiye’nin Türkiye olarak kalması için gereken işleri tayin eden tek merkez olduğunu beyan ve ilân etti.
TÜRKİYE’NİN VARLIĞI MÜSLÜMAN VARLIĞIYLA MÜTERADİFTİR
İstiklâl Harbi ve Cumhuriyetin ilânının İslâm’ın askeri bir güç ve siyasi bir organizasyon olarak tasfiye edilemediği mânasına geldiğini vurgulayan İsmet Özel, Türkiye’nin varlığının Müslüman varlığıyla müteradif olduğunu, Türkiye’ye itiraz eden her kim olursa, onun öncelikle İslâm’a itiraz ettiğini vurguladı.
Genel Başkan İsmet Özel, İstiklâl Marşı'nda vurgulanan şeyler dolayısıyla Türk Milletinin varlığını devam ettirdiğini söyleyerek, İstiklâl Marşı Derneği’nin, Türkiye’nin bir geleceği varsa bu geleceği heba etmemek isteyenlerin teşkilatı olduğunu ifade etti.
İstiklâl Marşı Derneği Genel Başkan Yardımcısı Durmuş Küçükşakalak, yaptığı konuşmada, paraya tahvil edilemeyen bir menfaat söz konusu olduğunda Türklüğün de devreye girdiğini ifade ederek, düşünen hindilerin Türkiye’de işlerini yürütebilmek için, içimizdeki papağanların yetiştirilmesine dikkat ettiğini örnekleriyle izah etti.
İstiklâl Marşı Derneği Genel Sekreteri Mustafa Tosun ise aslında yapmaları mümkün olmayan konuşma ve düşünme vasıflarının atfedildiği hindinin ve papağanın, aslî olmayan ve asil olmayan bir faaliyeti gösterdiklerini ifade ederek, aslî olana dönüş için Ahzab Suresi’nin ilk altı ayetine dikkat çekti.
Şanlıurfa Şube Başkanı Mustafa Özköylü, bizden olmayanların hatrımızı sormasına müsaade etme hatasına düşmemizin, vatansız bir Müslümanlık anlayışının etkinliğiyle irtibatına işaret ederek, derdimizi iyi anlamayı başardığımız takdirde dermanımıza da kavuşabileceğimizi ifade etti.
İstanbul Şubesi’nden Dadaşhan Celaleddin Kavas ise dünyada maruz kaldığımız her şeyin ya bir haksızlığın veya bir haklılığın dayatılmasının ifadesi olduğuna dikkat çekerek; Türkiye’deki mevcut siyasi aktörlerin tamamının 27 Mayıs 1960 ihtilali sonrası şartlarının ürünü olduklarını, bugün Türkiye’yi yönetenlerin iktidarlarını, Menderes, Zorlu ve Polatkan’ın idamına borçlu olduklarını beyan etti.